iyi niyet ve dürüstlük

   İyiniyet, MK m. 3’te “Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.” şeklinde düzenlemiştir.

    İyiniyet, kişinin bir hakkı geçerli bir şekilde kazanabilmesi için hakkın kazanılmasına engel olan hususları bilmemesi veya bilecek durumda dolmaması demektir. Hakkı kazanmaya engel olan husus, kazanma anında hakkın kazanılmasını önleyen bir durumun bulunması veya kazanma için gerekli bir unsurun bulunmaması şeklinde ortaya çıkabilir. MK m. 3’te düzenlenen iyiniyete “subjektif iyiniyet” de denilmektedir. Kanuna göre, iyiniyetin korunduğu hallerde kişi iyiniyetli sayılır ve iyiniyetini ispatlamakla yükümlü değildir. Ancak, kanunda düzenlenen iyiniyet karinesi, bir adi karinedir ve aksi ispat edilebilir. Eğer karşı taraf, kişinin iyiniyetli olmadığını iddia ediyor ise bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür.

    Bir hakkın kazanılmasında iyiniyetin etkili olabilmesi için iyiniyetin bütün unsurlarının bulunması gerekir. İyiniyetin unsurları şunlardır;

- Bir hakkın kazanılması için kanun iyiniyetin varlığını gerekli görmelidir.

- Hakkın kazanılmasına engel olan bir hukuki eksiklik bulunmalıdır.

- Hakkın kazanılmasına engel teşkil eden hukuki eksiklik, hakkı kazanmak isteyen kişi tarafından bilinmiyor olmalıdır. Kanun gereği bilme yükümlülüğünün olduğu hallerde kişi, hakkı kazanmaya engel olan eksikliği bilmediği iddiasında bulunamaz.

- Kişinin iyiniyetli sayılabilmesi için hakkın kazanılmasına engel olan eksikliğin kendi kusurundan ileri gelmemesi gerekir. Kişi kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermiş olmalıdır.

    Hakların Kullanmasında Dürüstlük Kuralı

    Dürüstlük kuralı, hakların kullanılmasında ve borçların yerine getirilmesinde aynı durumda bulunan dürüst, namuslu, orta zekâlı bir insanın davranışları sonucunda meydana gelen ve toplum tarafından benimsenen kuralların bütünüdür. Bu kurala “objektif iyiniyet kuralı” da denilmektedir. MK m. 2’de dürüstlük kuralına “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” şeklinde yer verilmiştir.

    Sözleşmelerde “ahde vefa ilkesi” (pacta sund servanda) benimsenmiştir. Bu ilke gereğince sözleşmenin tarafları edimlerini sözleşmede belirlendiği gibi, aynen yerine getirmek zorundadır. Ancak sözleşme yapılırken öngörülmesi mümkün olmayan nedenlerden dolayı bir tarafın edimini aynen yerine getirmesi çok güç veya imkânsız hale gelmiş ise borçludan, edimin aynen ifa edilmesini beklemek dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından, başvuru halinde şartları varsa hâkim sözleşmeyi yeni şartlara uyarlar.