Müeyyide (Yaptırım)


    Hukukun kişileri emirlerine uygun davranması hususunda sağlayan zorlama araçlarına “müeyyide” adı verilir. Müeyyide, hukuk kuralına aykırı davranılması haline gösterilen toplumsal tepki veya bir hukuk kuralının ihlaline tepki olarak gösterilen ve hukuk düzeni tarafından öngörülen cebir şeklinde tanımlanabilir. Esasen hukuk kurallarına uyulmasının sebebi öngörmüş oldukları müeyyidelerdir.

    Müeyyide üç unsurdan oluşmaktadır: hukuk kurallarına aykırı davranılması halinde gösterilen bir tepki olmak, cebri (zorlayıcı) olmak ve hukuk düzeni tarafından öngörülmüş olmak.

    Müeyyidenin maddi yönüne cebir, manevi yönüne ise tehdit denilir. Cebir, devletin koyduğu kuralı ihlal edene karşı cezalandırmak şeklinde, maddi bir zorlamayla tepki göstermesidir. Tehdit ise, hukuka aykırı davranıştan önce bu davranışı önlemeye çalışır; yani müeyyidenin caydırıcılığı ile ilgilidir.

    Hukuk kurallarına uymamanın karşılığı olarak öngörülebilecek en ağır müeyyide, ceza hukuku alanında öngörülmüş bir yaptırım olan cezadır. Ceza Kanununa göre suçun karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar ceza ve güvenlik tedbirinden ibarettir.

    Cezalar da kendi içinde hapis ve adli para cezası olarak ikiye ayrılmaktadır (TCK m. 45). Hapis cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve süreli hapis cezası olmak üzere üç türü vardır (TCK m. 46). Adli para cezası ise beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak yirmi ila yüz yeni Türk lirası arasından takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir (TCK m. 52).

    Ceza hukukunda uygulanabilecek diğer yaptırım türü olan güvenlik tedbirleri, belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma (TCK m. 53), eşya müsaderesi (TCK m. 54), kazanç müsaderesi (TCK m. 55), çocuklara özgü güvenlik tedbirleri (TCK m. 56), akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri (TCK m. 57), suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlulara ilişkin güvenlik tedbirleri (TCK m. 58), sınır dışı edilme (TCK m. 59) ve tüzel kişiler hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerinden (TCK m. 60) oluşmaktadır.

    İdari işlemler, geçerlilikleri için gereken unsurlardan birinin eksikliği nedeniyle hukuka aykırı hale gelebilir. Bu durumdaki bir idari işlem için, yokluk ve iptal edilebilirlik şeklinde iki müeyyide söz konusudur.

    Bir idari işlemin “çok ağır bir sakatlık” ile malûl olması durumunda, bu işlemin yok hükmünde olduğu kabul edilir. Yokluk halinde, işlemin hukuk âleminde hiç doğmadığı kabul edilmelidir. Bununla birlikte bazen açılan bir yokluğun tespiti davasıyla bu sonuca ulaşılmaktadır.

    Yoklukla malûl olmayan ve fakat hukuka aykırı olan idari işlem, mahkemenin vereceği iptal kararıyla ortadan kaldırılabilir. Bu işlem mahkemece iptal edilinceye kadar hukuken geçerli bir işlem olarak uygulanır, hüküm ve sonuçlarını doğurur.

    Özel hukuk alanında genel olarak cebri icra, tazminat ve geçersizlik şeklindeki müeyyide türleriyle karşılaşılmaktadır.

    Cebri icra, borç doğuran ilişkilerde yükümlülüklerini yerine getirmeyen kimselere karşı devletin yetkili kıldığı makam ve kişiler tarafından uygulanan ve borcun yerine getirilmesini sağlayan tedbirlerin tamamıdır.

    Tazminat, bir kişinin bir hukuk kuralına veya yaptığı sözleşmeye aykırı davranması yüzünden ortaya çıkan zararı ödeme yükümlülüğünü ifade eder. Müeyyide olarak tazminat, haksız bir fiilin karşılığı olabileceği gibi, sözleşme şartlarına uymamanın sonucu da olabilir.

    Ortada bir zarar bulunmadıkça bir kimsenin hukuka aykırı davranışı nedeniyle tazminat müeyyidesine çarptırılması mümkün değildir. Zarar ise, malvarlığında irade dışında meydana gelen eksilmelere denir. Buna maddi zarar denilir. Bir de kişilik haklarının ihlal edilmesi, bir kimsenin iç rahatının bozulması veya manevi varlığının zedelenmesi şeklinde ortaya çıkan zarar vardır. Buna da manevi zarar denilmektedir.

    Maddi zarar açılacak maddi tazminat davası ile giderilir. Kişilik haklarının ihlali şeklinde ortaya çıkan zararları gidermek için ise, manevi tazminat davası açılır. Manevi tazminatın amacı, kişilik hakları ihlal edilen kişinin çektiği acıyı, manevi üzüntüyü ve uğradığı ruhsal sarsıntıyı gidermeye yardımcı olacak bir tatmin yolu bulmaktır. Bu tatmin yolu bazen bir miktar paranın ödenmesidir; bazen de para ödemesinin yerine veya bununla birlikte zarara sebebiyet veren davranışın kınanmasına, kararın basın yoluyla ilanına, davacıdan özür dilenmesine karar verilmesidir.

    Hukuki bir işlemin kanun koyucunun aradığı şartlardan birinin eksikliği nedeniyle sonuçlarını ve hükümlerini doğurmamasına geçersizlik denilir. Özel hukukta geçersizlik, yokluk ve butlanı bünyesinde toplayan üst bir kavramdır.

    Yokluk, bir hukukî işlemde kanunun öngördüğü zorunlu unsurlardan en az birinin eksik kalması nedeniyle bu işlemin oluşmamış sayılmasına denir. Bu işlem, hukuk âleminde hiç ortaya çıkmamış sayılır ve bu işlemlerin geçersizliğinin mahkeme tarafından tespit edilmesine gerek yoktur.

    Butlan, bir hukuki işlemin baştan itibaren hukuki sonuçlarını meydana getirememesi veya sonradan da geçerli kılınamamasına denilmektedir. Butlanın iki türünün olduğu kabul edilmektedir. Bunlardan ilki mutlak butlan, diğeri ise nisbi butlandır. Butlandan söz edildiği zaman, bundan maksat çoğunlukla mutlak butlan iken nisbi butlan halinin ise doktrinde, iptal edilebilirlik, eksiklik veya askıda hükümsüzlük şeklinde ifade edildiği görülmektedir.